Sayfalar

Laç Deresi - Remzi Aydın


On sekizinde bir kadın,çıplaktır ayağı, kan sızmaktadır topraktan üstelik. Kaç dağ aşıldı, kaç gecenin uykusuzluğu yordu çarıkları. Keskin taşlarla kucaklaştı, toprağa yüzünü sürdü, çelme yedi köklerden, dağıldı alttan üste doğru. Dedesi, Ermeni usta Giron’dan öğrenmişti: Deriyi işlemek kolay değildi. Kaç çuvaldız sivrisi parçalamıştı sesini. Deriyi, deriyle bağlamak gerekirdi, başkası yabancı gelirdi: Dil dile, yürek yüreğe, ten tene değmeliymiş mahir ustanın tezgâhında. Mahir de olsa ustası, bu kaçışa çarık nasıl dayanır, onlarca usta, gönül birliğine varmayınca? Önde onlarca çocuk ve yaşlı: kasırgada kökünden sökülmüş ağaç gibi. Tek sıra, yan yana, ne fark eder ki, kökler ayrıldıktan sonra topraktan. Lime lime olmuş elbiseler, adak ağacında sallanır dilek.. Xızır tarafından mayalanmak ister. Çıplak baldırlar, kabuğu yağmalanmış ağaç gibi,


zayıf,umarsız ve yara içinde. Toprağından sökülmüş adak ağacına benzer, aç tanrıların nefesinde sürüklenir kadim bir halk. Sakallar kılcal damarlar gibi, savrulur bembeyaz, gözler kızıl toprağa sabitlenmiş, iki metrelik huzur arar olmasa çocuklar; Toprak Tanrıça parçalamış bedenini, misafirini bekler. Can suyuna hasret yeni filizler; ana gövdesine daldırmış köklerini, kan ile beslenir.Bir yaşlı adam: yorgun, kayanın üstünde diz çökmüş son deminde, ellerini kaldırmış güneşe:
“Ya tije hometh/ Ya kâinatın ışığı!
Ma motazé mıxeneti meke,/ Bizi onursuza muhtaçeyleme,
Vıle çewt meverde,/ Boynu bükük bırakma,
Békeşiye u béçaréni,/ (Kapıkulluğunu)Kimsesizliği ve çaresizliği,
Zawzéçé ma memısne,/ Çoluk çocuğumuza yaşatma,
Xıraviye mara duri bere./ Fesadı, kötüyü kapımızdan uzak tut.”
Dua bile şaşkın, dört taraf akbaba, “tarih öncesinin tanrıları, ruh ile kokar”, kargalar leş peşinde, kartallar üst üste yığılmış, keskin bir koku çığlığa biner, köz olmuş insan bedeni, duman yükselmekte yakar genizleri. Toprak kırmızı, çift kişiliktir bu kaçış, üstelik ürkek ve güçsüzdür adımlar. Kızıl toprakta beş parmak izi, mahir hattat elinden çıkmıştır her bir satırı; yürek âlim olmadıkça, okunmaz meramı. Güneş çizer bedenin hatlarını, gölge koşarken bedenin peşinde, çöker ruhunun üstüne,ardında yüzlerce çaresiz yürek; ulaşamaz bedenine ruh, çok gerilerde kalmıştır. Annesini yitiren bebek gibi çaresiz, bedeninden gayrısına dil bilmez ve üstelik sağır. Lokomotiften kopan kara bir vagon, kaçarken rayların rotasından, arkalarında bir mağara bırakmıştı, bu halkın belleğinde tarih yazan. Daha birgün önce bilge ormanın saklanırken bedeninde, nefesleri karışmıştı nefeslerine. Onsekizinde çıplak ayaklı bir kadın, çırılçıplak hayalleri ile yol alırken, yaşanılanları düşündü, anlam veremezken. Yedi Seyit asılmıştı, inançlarının bedelini ödeyerek. Silahlar toplanmıştı iki yıl önce, huzura gerekçe gösterilerek. Peki neydi suçları?
Not;
*19 nisan 2012 saat 18,30 GAZİEMİR-AKTEPE DERSİMLİLER DERNEĞİ
Söyleşi (Rae Xızır-Rae Xeqi)
*20 Nisan '012 Saat 12-18  İzmir kitap fuarı KİBELE YAYINLARI 
İmza günü Sahipsiz çığlıklar" Xarde u Kore"