Sayfalar

Ece Temelkuran: Buraya Çöp Döken Sünnetsiz Komünisttir!

Evet, bu da oldu:
Siyaset, "Buraya çöp döken eşektir!" formatına bağlandı. Sıcaklar, oruç, referandum hezeyanı derken makara hepten boşaldı.
Kayseri'de, ferah feza konuşuyor Tayyip Bey:
"Anayasaya hayır diyenler kimleeeer?! CHP, MHP, Türkiye Komünist Partisi!"
Alan, galeyana geliyor:
"Yuuuuh!"
Cümlede yuhalanacak sözcük malumunuzdur herhalde. Kemal Sunal'ın bir filminde dediği gibi "P..t, p...k gibi bir şey" demek olan komünist sözcüğü halkımızda beklenen, hasretle özlenen coşkulu öfkeyi yaratıyor. Tayyip Bey, muhafazakâr İslami kesimin komünist avının yılmaz neferleri olduğu o eski, güzel soğuk savaş günlerine bir gidip geliyor. Nostaljik!

TERAKKİPERVER CEMİL BEY
Aynı esnada "ırkçılık" kalesinde... Cemil Çiçek, "Teröristler, çok affedersiniz sünnetsiz" diyor. Tam bir TÖRERİST! Demek ki bazı arkadaşlar öldürdükleri adamların, çok affedersiniz Cemil Bey, şeylerine bakıyorlar. Siz de Cemil Bey, çok pardon, ölü insanların şeylerine bakan bu şeylerin laflarını şey ediyorsunuz. Tebrikler! "Flört eden kızlar fahişedir" dediğiniz o eski günleri hatırlayınca... Muazzam bir terakki!

VAZİYET ŞOKELLA!
İşler biraz karışıyor mu, yoksa bana mı öyle geliyor. Yani mesela referandum 12 Eylül günü değil de birkaç hafta daha sonra olsa, bu gerilim biraz daha artsa, herkes özündeki "ezberine" dönmeye başlasa basbayağı enteresanlaşacak durum. Hatta şimdiden hava döndü gibi. Hayır oyu verecek ya da boykot edecek insanlar üzerindeki baskı arttıkça tereddütler dağılıyor gibi görünüyor. "Referandumda hayır oyu verenler eşektir" denmesine beş var. Karşılığında da "Ben eşeksem sen de eşşoğ..." gibi bir tepki yükseliyor. İkisi de birbirinden şokella!
Hele Kürt siyasetinin oturduğu tehlikeli pazarlık masası var ki... Neyse...
Onu zamanı gelince yazacağım. Çok söyleyecek lafım var. Muhtemelen "Taşa çaldım namusumu arımı" türküsünden alıntıyla koyacağım başlığını. Şimdilik "Allah yazdırmasın!" diyor ve geçiyorum.

BIKANLAR ORDUSU
İşte birde bu işten topyekûn sıkılanlar ordusu var. Ben kendimi orada mütevazı bir nefer olarak görüyorum. Bıkanlar kitlesinin kendi halinde bir parçası. Vapurlarda TV 24'ten bağırtılan Başbakan'ı her akşam eve giderken dinlemek zorunda kalanlar mesela... Gitmediği mitinglerde okunan, "Beraber yürüdük biz bu yollarda... " andına maruz kalanlar... Gazeteyi okumasa, televizyonu izlemese, radyoyu duymasa bile bir biçimde kulağına çalınmak suretiyle müptezellikten haberdar olma talihsizliğine mahkûm olanlar... Hırstan ağzı köpürmüş tarafların yüzlerini, gözünün takılması sebebiyle görmek gafletinden kurtulamayanlar... "Oh yes!" demediği için haysiyetinden fıtratına kadar her şeyi masaya yatırılanlar... İnsanı acayipleştiren bu acayipliğin dışında kalmak için her yola başvurup da dermansız düşenler... Statükocu, şeytan kulağına kurşun darbeci olmaktan başını yeni almışken şimdi bir de, Allah muhafaza, sünnetsiz ve komünist durumuna düşürülenler... Onlar ne diyor?

HAYAT SON SÖZÜ SÖYLER AMA...
"Tehlikenin farkında mısınız?" diye soruyorlar. Sormak isterim ben de. Bu rezilleşmenin taraflarından biri olmaya karar verdikten sonra geri dönüş yolu çok uzun: Tehlikenin farkında mısınız? Kırıp döktüklerinizin tamiri mümkün değil, en çok kendinizde. Bu 12 Eylül'-ün birde 13 Eylül'ü var. Bu dilin parçası olduktan sonra insanın ağzından kiri gitmez, pası geçmez. Sen artık o dili konuşan bir insan olursun, o sözcükleri sarf etmiş bir insan. "Söz olur semaya karışır" deme, biliyor musun kardeş, ses kaybolmuyor uzayda. Hepimizin sesleri dolaşıp duruyor göklerde. Sesin keskin kenarının kesiği, kâğıt kesiği... Bunların yarası kolay geçmiyor. Hep çift taraflıdır bu bıçaklar, seni de kesiyor.
Bu dönem öyle bir dönem ki, sadece referandum süreciyle ilgili değil, daha geniş bir zaman dilimi için söylüyorum bunu, mesele haysiyetini korumak, dilini esirgemek, dirayetini sakınmak. Bunun için "kıyıda" durmak gerekiyorsa, evet, kıyıda durmak! Bunun için "etkisiz eleman" olmaksa evet olmak! Funda Arar'ın dediği gibi:
"Evet hayat son sözü söyler ama... Benim de cümlelerim var!"