Sayfalar

Çocuklar ve ihtimaller & Ahmet Altan

Savaşı, vahşeti, ölümü, öldürmeyi anlarım.

Başkalarına anlamsız da gözükse sana anlamlı gelen bir nedenin vardır ve savaşırsın.

Yenersin ya da yenilirsin, ölürsün ya da öldürülürsün.

İnsanlık tarihi, çoktan unutulmuş savaşlarla ve dehşetle dolu.

İnsanlık, savaştan barışa kolay geçemiyor.

Barış gelişmiş insanların işi ve insanlığın önemli bir bölümü henüz bu gelişmişliğe sahip değil, insanlar öyle “yapmayın, etmeyin” demekle de gelişmişlik çizgisine hemen ulaşamıyor.

İlkelliğin bir bedeli var ve ilkellikte ısrar eden bütün toplumlar da bunun bedelini bir şekilde ödüyor.

Bütün bunlar anlaşılabilir.

Ama anlaşılmayan şeyler de var.

İçinde sivillerin, çocukların olduğu bir araç nasıl havaya uçurulur?

Hangi neden, hangi “kutsal” amaç, bir çocuğun ölümünü, bırakın haklı göstermeyi, “anlaşılabilir” kılabilir?

Halkalı’da bombanın düğmesine basan adam, o aracın içinde sivillerin olduğunu da görerek yaptı bunu.

Bu, canavarca, kalleşçe, aşağılıkça bir iştir.

Al Pacino’nun bir filmini görmüştüm, insafsız, kanlı bir katili oynuyordu, bir sahnede, bir savcının arabasını havaya uçurmak için harekete geçtiğinde, arabada savcının çocuğunun da olduğunu görünce bombayı patlatamamıştı.

Siz seyrederken, neden bombayı patlatamadığını anlarsınız.

Sadece insan olmak, o sahneyi anlamaya yeter.

Ve, sadece insan olduğunuz için Halkalı’da o otobüsü patlatan adamı anlayamazsınız.

Bu, insanın insan olmaktan vazgeçtiği andır.

Otuz yıldır süren savaş, bize insan olduğumuzu unutturdu.

Kürtler de unuttu, Türkler de unuttu.

Ceylan, bir mezrada bir roketle havaya uçtuğunda günlerce sessiz kalan medya bu unutuşun bir örneğiydi, dün Halkalı’da o otobüsü havaya uçuran adam bu unutuşun bir başka örneği.

İki taraf da hastalanıyor.

Irkçı bir nefret birikiyor iki yanda da.

“Sonuna kadar gidelim” diyen Kürtlerle Türklere rastlıyorum, “sonuna kadar gitmek”, “karşı” tarafla topyekûn bir iç savaşa girmek, böyle bir savaşı kışkırtmak anlamına geliyor.

İç savaş, savaştan farklıdır, savaşta sadece kendi canını tehlikeye atarsın ama iç savaşta bütün sevdiklerinin canını, ırzını, namusunu tehlikeye atarsın.

Çevremizde iç savaşlar yaşandı, dönüp bir bakın oralarda neler oldu, erkekler mevzilerde savaşırken annelerini, kızkardeşlerini, karılarını koruyamadılar, iç savaşta onları koruyamazsın çünkü.

“Sonuna kadar” gitmek isteyen Türklerle Kürtler buna razı mı?

Böyle bir facia yaşandığında sevdiklerinin başına neler gelebileceğini düşünüyorlar mı?

Bakın, bugün üç ihtimal var Kürtlerle Türklerin önünde, ya herkesin eşit olduğu bu düzende barışırlar, ya kanlı bir iç savaş yaşarlar, ya da ayrılırlar.

En iyisi herkesin eşit olduğu, Türklerle Kürtlerin eşit haklara sahip olduğu bir barıştır, ayrılmak da akla uygundur, birlikte yaşayamayacak hale gelenlerin ayrılması en doğru davranıştır.

Ama iç savaş korkunçtur, bunu kışkırtanlar bunun ne anlama geldiğini bilmiyor, kendisine ya da sevdiklerine bir şey olmaz sanıyor, herkese “bir şey” olur iç savaşta, herkes acıdan payını alır, istisnası olmaz bunun.

İç savaş, çocukları öldüren canavarların iki tarafta da çoğalması ve önlerinde canavarlıklarını durduracak hiçbir engel kalmaması demektir, yakılan şehirler, patlayan binalar demektir.

Kadınlarımızı, kızlarımızı, annelerimizi koruyamamamız demektir.

Bunu ancak Kürtlerle Türkler biraraya gelerek önleyebilirler, iki tarafın da “savaştan çıkarı” olanları gizli ya da açık işbirliği yapıyor, savaşı yaymak için birbirlerine destek oluyor.

Barış isteyenlerin de güçlerini birleştirmesi gerekir.

Ceylanları, Buseleri öldürenlere karşı, Ceylanları ve Buseleri korumak isteyenlerin de bir cephe oluşturması gerekir.

Bu iki çocuk için de aynı acıyı duyan insanlar, Kürtler ve Türkler, biz bir iç savaşı önleyebiliriz.

Bir “barış birliği” kurabiliriz, Kürtlerin “eşit olma” hakkını birlikte savunabiliriz, “anadilde eğitime, kültürel haklara” sahip çıkabiliriz, çocuklarımızı öldürenleri hep birlikte lanetleyebiliriz, “canavarlara” karşı “insanlar” olarak direnebiliriz.

İnsanlar her şeyi konuşabilir, insanlar anlaşamıyorsa ayrılabilir ama insanlar çocukları öldürmez.

Çocuklarımız, kardeşlerimiz, annelerimiz, sevdiklerimiz tehlikede.

Ve, onlar kurtulmak için “insanları” bekliyor, Kürt ve Türk insanları

Ahmet Altan