Sayfalar

Alper Gencer'den, Hz. Ali'ye Mektup


sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
sana bu mektubu pişirilmiş çamurun içerisinden yazıyorum
ağaçların otların ortasında yaşıyorum cayır cayır yanan

 bir orman ne kadar uzun yaşar?

Allah’ım benim yanmayan yerlerimden yangın çıkar
yanan öd ağacının külü olmak istiyorum
 yanan bir öd ağacı gibi yanmak istiyorum
çakmağın varsa çak tutuştur kalbimi
kılıcın varsa çek yatıştır nefsimi sebebin varsa çık karıştır derdimi
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali

yürüdün kınında kılıç yüreğinde aşk
dünya atlıların hışmına uğramış gibi toz ve duman
ortalık putlarla dolu İbrahim yorgun düşmüş olmalı
ve bu açıdan bakınca Yakup kör olmakta son derece haklı
Yusuf doğuran bir kuyum yok
Davudi bir sesim yok Zebur söylemek için
İsa’nın yakışıklı alnından kilise duvarlarına çakılan
grotesk bir çarmıh kaldı geriye ve onca hikmetinden Musa’nın
kekemelik, israil’e…
Musa kekelerken oysa söze şarkılar bahşeden bir sesi vardı
bunlar kekelerken havada kurşun sesleri ve çocuk çığlıkları…
demem o ki Zülfikar’a davranan elin eksikliği hissediliyor şu an dünyada
seni sırtından hançerlediler çünkü başka şansları yoktu!
risk almayı gerektirir seninle göz göze gelmek
seni sevmek bir insanı sevmenin iskelesidir
bugün ne dünden bir sonraki gündür ne yarından bir önceki…
bugün hem dünkü gündür hem yarın ve sonraki
yani mütemadiyen seninle yaşıyor olabilmek gibi bir bahtım var
mesela bir akşam Resul’ün evine giderken beni de uykumdan al
insan önce annesini sever, sen önce O’nu sevdin
O’nu sen kırıp çıkardın insanın kendini seyrettiği aksinden
şimdi bazıları mübalağalı buluyor beni
bazıları gülüp geçiyor ki senin vurduğunu cehenneme

postalayan bir kılıcın vardı
ama onları görsen ağlardın merhametten
sen onlar için kendini ve evladını feda ettin onlar
kendileri için senin evladının her gün başını vuruyorlar
ben senden öğrendim ki oysa inanmak
mesela dost için ölüme yatıp orda
teslimiyet doğuran bir uykuya dalmaktır
dünyaya senin gözlerinle bakmak isterdim ya Ali
şurasında biraz vicdan olan herkesin seni sevmek borcu var
bir puta dahi inanmanın varsa inanmakla bir alakası ki var
insan senin Resul’e teslim oluşunla inanmayı tamamlar
sen bana dil oldun Rahman o dile ağız sen bana göz oldun
Mustafa göze yürek sen bana söz oldun Kuran o söze ayet
bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali
seninle en sevdiğim müştereğimiz
ikimiz de en çok hep, hep O’nu seveceğiz
zannımca sonumuz tam da şöyle olacak sen Hüseyn’in başını koyacaksın ortaya paramparça olacak gönül zembereğimiz
sen Hasan’ın ağusundan taslarla sunacaksın
musallat olmayacak nefis en-gereğimiz
sen Fatma’nın gözlerini bizle paylaşacaksın hakikat söyleyecek aşk ile yüreğimiz senin kalbin bir abanın altında korunmuştur
benim kalbime de yer var mı orda ya Ali?
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm
işte gözyuvarlarımı boşalttım Zülfikar’ınla
bunca okudum senin gözlerinle bakmak için dünyaya
hep senin gözlerinle bakmak için ya Ali Resul’e ve Allah’a!