Sayfalar

Merhaba Mayıs..

Mayıs ayına girdik. Mayıs; Anadolu’nun kimi yörelerinde “gelin ayı” kimi yörelerinde de “kiraz ayı” derler. Her iki yönüyle de mayıs ayı, yüreklerimizdeki sevinçlerin göverdiği, umutsuzluk zincirinin halkalarının parçalanmaya başladığı aydır.
Öncelikle 1 MAYIS dendi mi yürek gözelerimizin bir yanı şavkarır, ağarır; bir yanı da kanamaya devam eder. Emeğin ve alın terinin doruklara çıkartıldığı gündür. Bu iki kavramdan daha yüce ve değerli ne vardır ki... Onur, erdem, adalet kavramları, ancak emekle birlikte değerine ulaşmaz mı?
1 MAYIS gelince, delerek çiçekler toprağın karanlığını, aydınlığın dudağında, uyandırır uykusundan günü. Kuşlar kanatlarıyla dağıtırken sisini, karanlığın terkisinde güneşin ışığını saçılır dört yana, dört nala atlar.

1 MAYIS sabahında aynı çarka asılır binlerce yürek... Aynı saza mızrap vurur binlerce parmak... Aynı sevdayı haykırır binlerce ağız... Aynı özlem için sıkılır binlerce yumruk... Gürler boğazlardan fışkıran marşlar, türküler... Bu sesler titretirken yürekleri, adımlar sarsarken kaldırımları... Bağlamadan dökülen nağme, zurnadan yükselen ses, davuldan patlayan fırtına tüm yurtta yankılanır. Bu sesin yankısında köy köy, kent kent, çarşı çarşı tüm yurt halaya durur....
1 MAYIS deyince eller gelir aklıma. İri iri, yumuk yumuk, boğum boğum nasırlı eller... Eldir tezgâhı çalıştıran, hammaddeyi ustalıkla işler gibi hayatın çarklarını ustalıkla çeviren... Mekik izlerinde hayatı dokuyan... Eldir bir yanıyla nakış nakış işler dostluğu, kardeşliği, sevdayı... Bir yanıyla ilmek ilmek dokur insanoğlunun acılarını, özlemlerini, umutlarını alın terinin su verdiği bilinçte.
Mayıs deyince bir yanımızda hep Denizler dalgalanır.....  6Mayıs1972'den bu yana İnanla Aslanca dalgalanır Denizler, yürek gözelerimizin en derininde....... Her 18 Mayıs'ta Vartinik'in Mirik mezrasından alırız acı haberlerini Ali Haydar'ın, Diyarbekir zindanlarından ser verip sır vermeyen İbo'nun... Onları her anışımız, yaşantımıza hız, inancımıza yıldız ışıltısı katar......
Gelin isterseniz mayıs ayının şanlı başlangıcına dönelim. Seyyit Nezir’in dizeleriyle:
“Bıçak deriyi yardı.
Oluk oluk aktı
Newyork’ta proletarya.
Koparca dağların doruklarından meydana art arda vardı.
Newyork’ta sekiz saatlik iş günü,
ekmek ve hürriyet için
karanlığın yuvasını sardı proletarya.
Ocaklardan getirdiği madenin döküyor sözlerine güllelerini.
Ayıklanıyor mezbelelerden kıvılcım çiçeği köleliğin..."