Sayfalar

Ece Ayhan Şiir'ndeki "abiler"in hikayesi, Nilüfer Kuyaş'dan naklen..

takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir/bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla/düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Ece Ayhan anısına.. 
Şiir'deki "abiler"in hikayesi şöyle, nilüfer kuyaş'dan naklen: Öyküyü kendisinden dinledim. 1969’da tös genel kurulu kayseri'de yapılıyor. ülkücüler binayı basıyorlar. dükkânları, vitrinleri kırıp döküyorlar. zavallı attar. esans da satar,kitap da, defter de. ne yapsın? taşra böyledir. oradan bir zavallı kadın geçiyor. konsomatris. bunlar pek dışarıya çıkmazlar. çalıştıkları bara giderler, sonra otelde otururlar. buncağız sıkılmış, biraz dolaşmaya çıkmış. güruh ona saldırıyor. çırılçıplak soyacaklar. "abiler" diyor konsomatris, "beni öldürün, bana bunu yapmayın."
işte demişti ece ayhan, mor külhani şiirindeki 'abiler' oradan gelir. ama ben orada bırakmıyorum tabii diyede eklemişti

"türkiye'de her şeyi bu 'abiler' ile anlatabilirsin."
içimizdeki zulumdür o abiler. içimizdeki eşitsizlik. içimizdeki öfke. içimizdeki nefret. düşene vurma güdüsü. çok ezilmişizdir, daha çok ezmemiz gerektir. ece'nin baş kaldırısının özetidir bu…
genç kaymakam unutmamıştı kayseri'de gördüğü olayı. hani 
enis batur demişti, "kediler krallara bakabilir" diye? ece'nin durumu da biraz öyle: kaymakamlar konsomatrislere bakabilir. şairler abilere seslenebilir. zulüm sonsuz. aşağılama sonsuz. nabızlı bir beklenti: en kötü olan en olanaklıdır.


düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

her şey sizin üzerinize, vatan da, millet de, kahramanlık da sizin üzerinize abiler. çoluk çocuktan katil yaratırken utanmadan hala siz en vatanperversiniz. sizin için o kadar basit ve benim için o kadar korkunç ki vatan dediğiniz öldürmekle ölçülüyor derecesi.

tepesine binelim hepsinin abiler! hadi öldürelim hepsini. kitap mı okuyormuş? saçlarını mı kesmiş? afişler mi asmış odasına? sana karşı sesini mi çıkarmış? hadi hepsini terörist ilan edelim abiler. edelim ki kurtulsun o dehşet verici bir aşkla sevdiğiniz vatan, kurtulsun o insanlara bok yedirip sevdirdiğiniz vatan, kurtulsun o kafasına vura vura ''türküm, doğruyum'' diye bağırttığınız çocukların yaşadağı vatan, kurtulsun insanları birbirine bu kadar düşman edip, herkesin herkesten şüphelendiği, herkesin herkese düşman olduğu, bu büyük çoğunluğun dünyanın belki de hiçbir yerinde olmadığı kadar yoğun yaşandığı, farklı olan her şeyin bu kadar paramparça edildiği, kadınların, çocukların, işçilerin, eşcinsellerin, suçu sadece siz bu büyük abilerin topraklarında doğmak olan herkesin bu kadar canından bezdirildiği o yüce vatan kurtulsun.

şiirimiz gül kurutur abiler.

sizin o büyük aşkınıza akıl sır erdiremeden, bir otelde onlarca insanı diri diri yakmanızı izler. vergilerinizi izler şiirimiz. insanların bir eylül günü senden aldığı cesaretle nasıl da yüzlerce yıl beraber yaşadığı insanların evlerini, dükkanlarını, hayatlarını yağmaladığını izler. o akıl almaz saldırganlığın insandan değil, asıl nereden geldiğini izler abiler.

şiirimiz erkek emzirir abiler.

o erkekleri asmak da, beslemek de uğrunadır vatanınızın. eline silah verip insanların üstüne salar şiirlerimiz, öldürsün diye onları. yedi gün yirmidört saat yalan söyler o büyük medyamız, televizyonlarımız çünkü çok kolaydır abiler, güçlünün yanında olmak. çok kolaydır kazananları tutmak, çok kolaydır düşene tekme vurmak, çok kolaydır abiler bir anda insanlıktan çıkmak, bir anda varoluşundan gelen bütün o güzel değerlerinden vazgeçmek çok kolaydır abiler. tankların, tüfeklerin, medyan ve yalanların olduktan sonra çok kolaydır abiler koskoca bir halkı yönetmek. çok kolaydır siz büyük abiler ellerinizde bu kadar para, bu kadar servet, bu kadar sermaye olduktan sonra bir halkı böyle kafasına vura vura yönetmek ve bu kadar aç ve bu kadar kişiliğini satmaya dünden razı insana üç beş kuruşa istediğini yazdırmak, istediğini söyletmek.
çok kolaydır abiler, o bildik hamasetle, o bildik kan kokan ağızlarla, o bildik bağırış çağırış içinde tükürük saçan erkeklik gösterileriyle bir vatanı yönetmek.

şiirimiz kentten içeridir abiler.

kentler yıkılırken, o yıkılan kentlerde çocuklar ölürken, şiirimiz çadırlarda yaşayan insanlara, üşeyen insanlara, ölen insanlara, saraylarda oturuyorsunuz demektir. şiirimiz aymazlıktır abiler. yıkılıp gitmiş hayatlarının hesabını soran insanlarının üstüne biber gazları, eksi bilmem kaç derece soğukta tazyikli sular sıkmaktır. vatan büyüktür abiler. sizin gazlarınızla, joplarınızla, tekmelerinizle, tokatlarınızla ölen insanların ardından söz söyleyetmeyecek kadar büyüktür. saçlarını keseni, kitap okuyanı, kitap yazanı, afiş asanı, parasız eğitim isteyeni, anadilde eğitim isteyeni terörist yapacak kadar büyüktür vatan. vatan şimdi şose boylarında açlıktan kırılmamak olsa da bir başka şey bulmaktır onun yerine uğrunda kırılacak.

sizin vatanınız kalp kırmaktadır abiler.
kitap tutan ellere vurmaktadır,
utanmaz cüretkarlığınızla avunmaktadır.
sizin vatanınız can yakmaktadır abiler,
inanın çok ah almaktadır.

şiirimiz her işi yapar abiler.

siz ''asker ol'' dersiniz olur, siz ''bizden ol'' dersiniz olur, siz susturursunuz, susar. siz döversiniz, hatta belki öldürürsünüz, ölür. siz düşmanlar yaratırsınız, inanır onların düşman olduğuna, siz cümlelere, kelimelere, kitaplara terörist dersiniz, inanır onların terörist olduklarına. vazife bilir sizin vatanperper evlatlarınız abiler, vazife bilir bir insanı sırtından vurmaya. en kötü ne olabilir ki? resim çektirmekten başka, arkasında bayraklarla.

malum 'abiler'e çakmak gibi bir derdim olmamakla birlikte, bir şiirin ne olduğunu, onun geçmişi ve geleceği nasıl sırtladığını, ne türden bir tanıklık kuşandığını görmek için en ideal yapıtlardan biri. ece'nin "ben aslında etikçi olacaktım da bakma yanlışlıkla şair oldum" tadındaki konuşması da bu anlamda çok önemli.

şunu gayet iyi biliyoruz ve bugün daha iyi anlıyoruz ki, her dönem kendi 'abiler'ini yaratır, zalimlik el değiştirir ama zulmün yönü asla değişmez..
Nilüfer Kuyaş