Sayfalar

1915'de Yaşanan Soykırımla Yüzleşmeliyiz- Taner Akçam

Ermeni sorunu konusundaki çalışmalarıyla tanınan ABD'deki Clark Üniversitesi öğretim üyesi Taner Akçam, Sesonline'dan Arife Köse ile yaptığı röportajda, hem 1915'de yaşanan soykırımla ilgili iddialara hem de günümüzde konuyla ilgili yapılabileceklere değindi.
1915 Ermeni soykırımı konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Taner Akçam, Sesonline adlı internet sitesinde yayımlanan röportajında, meselenin geçmişiyle ve bugünüyle ilgili çok önemli açıklamalar yaptı.
Hükümetin, 95 yıllık resmi devlet söylemini acilen terk etmesi gerektiğini vurgulayan Akçam, "Başbakan Ermeni meselesinde Şükrü Elekdağ'ların, Veli Küçük'lerin 95 yıldır ezberlenmiş laflarını tekrar ediyor. Bunun, kendisine geri döneceğini, hem de kötü bir biçimde geri döneceğini tahmin ediyorum. Türk halkının artık bu 95 yıllık yalanlardan bıktığını, gerçekten kusma noktasına geldiğini, çıkıp delikanlı gibi dobra dobra ‘olmuş kardeşim böyle şeyler’ diyen bir insanı bağrına basacağını tahmin ediyorum" dedi.
"1918'de herkes katliamı yapanların cezalandırılmasını savunuyordu"
Taner Akçam'a göre, 1918 yılında, Ermenilere korkunç bir vahşet uygulandığı ve bunun sorumlularının cezalandırılması gerektiği konusunda, ne savaşan diğer devletler arasında, ne de İstanbul veya Ankara hükümetleri arasında bir görüş ayrılığı yoktu. Mustafa Kemal dahi o dönemde "Suç işleyenlerin cezalandırılması sadece kağıt üzerinde kalmamalıdır" ve "İbret-i âleme ders olacak biçimde gerçek bir cezalandırma yapılmalıdır" diyordu. Mesele, cezalandırmaların bireysel mi yapılacağı, yoksa Anadolu'daki Osmanlı topraklarının parçalanmasını da içerip içermeyeceği üzerine bir tartışmaydı. Ancak bu durum, Mustafa Kemal ve Ankara hükümetinin diğer önde gelen kadrolarının, Ermenilerin öldürülmesi suçunu işlemiş İttihatçıları yargılamak amacıyla kurulmuş mahkemelerde yargılanmaları ve idam cezasınsa çarptırılmalarıyla değişti. Akçam, bu noktadan sonra, Türk ulus devletinin Ermeni soykırımının inkârı üzerinde yükseldiğini belirtiyor.
"Sorun aynı zamanda Türkiye solunun da sorunu"
Sorunun tüm Türkiye toplumunun yanı sıra, özel olarak Türkiye solunun da sorunu olduğuna dikkat çeken Taner Akçam, "Biliyorsunuz, bizim sol geleneğimiz de, büyük ölçüde kurtuluş savaşına yedi düvele karşı verilmiş anti-emperyalist bir savaş olarak bakar. Onun için de kurtuluş savaşını yürüten kadroların bizim için ayrı özel ve önemli bir yeri vardır. Sol gelenekten gelen insanların mahkemelerde yaptıkları savunmaları hatırlıyorum. ‘Biz ikinci kuvayi milliyeciyiz’ diyorlardı. 'Kurtuluş Savaşının kuvayi milliyecileri devrimleri yeteri kadar yapamadılar, biz devrimlere onların bıraktığı yerden devam edeceğiz' diyorlardı. Biliyorsunuz, 1968 kuşağı kendisini Kuvay-ı Milliye ile tanımlamıştır. Yani, Kuvay-ı Milliyecilik, bizim sol kimliğimizin de bir parçasıdır olmuştur. Oysa o grubun içerisinde ciddi bir biçimde bu suça bulaşmış olanlar var. (...) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu kadroları içerisinde ciddi biçimde 1915 soykırımına katılmış, ondan zengin olmuş insanlar vardır ve konuşma zorluğumuz buradan kaynaklanıyor" diyor.
"Türkiye Cumhuriyeti özür dilemelidir"
Bugün geçmişle nasıl yüzleşileceğine de değinen Taner Akçam, Türkiye'nin olan bitenlerle ilgili ilk önce özür dilemesi gerektiğini belirterek, "Olanı ille soykırımdır diye tanımlamasına gerek yok. “Cinayettir, İnsanlık Suçudur”, gibi ifadeler de yetebilir. Ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin “bu büyük bir ayıptır. Özür diliyoruz” demesi şarttır" dedi.


Röportajın tamamını okumak için : tıkla