Sayfalar

Tûba Çandar'ın ''HRANT '' Kitabı üzerine & Bejan Matur

Tûba Çandar'ın Hrant kitabını Amerika'ya giderken okudum. Henüz raflarda yerini almamıştı. Gece yarısı bir tanıdığımdan ödünç alarak yola koyuldum.
Uçakta okyanusu geçerken, büyük bir hayatın içinden ilerliyordum. 700 sayfalık dev biyografi çalışmasıyla Tûba Çandar, bilmediklerimizi anlatıyordu. Hrant'ın kardeşlerine, annesine, Rakel'e dair yürek burkan sahneleri samimi bir duygusallıkla aktarıyordu. Gözyaşları içinde okunan bir kitabın uzun bir yolculuğa denk düşmesi şans mı şanssızlık mı bilemiyorum. Ama sayfalar ilerledikçe anladım ki; Hrant'ın hayat hikâyesi sadece Hrant'a ait değil. Etrafında ördüğü sevgi halesi, ölümüyle daha da büyümüştü. Acıdan ve sevgiden yoğrulmuş som bir kalp olan Hrant'ın bıraktığı hayat herkese yeterdi.
Hrant'ı anlatan iki şey vardı; biri yetimhanesini terk etmemiş olması. Diğeri ise, konfeksiyonda paltolara ilik açan annenin oğlu olması. İki yakası bir araya gelemeyen bir toplumda, düğmesiz iliksiz bir toplumda açılan ilikleri, kurulan bağı temsil ediyordu sanki. Kitabın kapağındaki siyah beyaz fotoğrafından bakan mahzun gözleriyle Hrant bir özetti; bu toprağın özeti. Onun hayatını okumak buralı olmayı okumaktı. Uçakta Türkiye'yi taşıyordum sanki. Hrant'ın Türkiye'sini. Tûba'nın 135 kişiyle konuşarak oluşturduğu biyografinin sadece içeriği değil, kurgusu da başarılıydı. En yakınlarından, vurulduğu anın şahitlerine onlarca ağızdan aktarılan hikâye kaybedilenin kim olduğunu gösteriyordu. Bugün de aynı hisle mahkeme önünde biriken dostları var Hrant'ın. Birileri onu yalnız bırakmak istese de hiç yalnız değil.Önceki günkü duruşmada Ogün Samast'ın avukatı, müvekkilinin cinayet işlediği tarihteki yaşını gerekçe göstererek çocuk mahkemesinde yargılanmasını talep etti.
Mahkeme heyeti yasalarla bağlı olduğundan görevsizlik kararı vermiş. Yani Ogün Samast artık çocuk mahkemesinde yargılanacak. Bu kararın Hrant'ın yakınları ve dostları tarafından nasıl karşılanacağını tahmin etmek zor değil. Hrant davasında başından itibaren sergilenen gayri ciddi tavır, ne yazık ki Ogün Samast ve arkadaşlarından kaynaklanmıyor sadece. Samast ve arkadaşları gözaltı günlerinden itibaren korunup kollandıklarını belli ediyorlardı zaten. Onlara takım elbiseleri giydirip, semirmelerini sağlayanlar herhalde gariban aileleri değildi!
Hrant'ın kaybının ne anlama geldiğini Samast ve arkadaşlarının anlamasını beklemiyorum. Ama ya mahkeme heyeti? Onların anlama ihtimali var mı? Bir değerin ne olduğunu anlatabilmeniz için o değeri tartacak ölçülere sahip olmamız gerekiyor. Ne hazindir ki Hrant davasında bu ölçülere yaklaşılmadı bile.
Tûba'nın kitabında Rakel sokakta kanlar içinde yatan Hrant'ı anlatırken; 'keşke orada yanına uzansaydım' diyor. Çünkü tecelli etmeyen adaletin kanın hakkını ödeyemeyeceğine inanıyor.
Ve daha onlarca sahne. Bütün o detaylarla örülü bir hayatın davasının görüldüğü bir mahkemede hakkın yerini bulması, adaletin gerçekleşmesi için hangi ölçülere başvuracağız? Sevgili Tûba kitabını mahkeme heyetine gönderse keşke!
Hrant'ın hayatının değeri şimdi çocuk mahkemesinde tartılacak.
Samast'ın çocuk ilan edilme kararı açıkça rencide edici. Ama Hrant davasında yaşananlara artık şaşırmayan biri olarak şunu düşünüyorum; vicdanları yaralayan çocuk mahkemesine gönderilme kararı hukuki prosedüre uysa da aslında cinayetin gerisindeki güçleri ortaya çıkarma iddiasını destekliyor. Çocuk Samast, cinayeti tek başına işleyemediğine göre, kimlerle beraberdi? Bu kararla, cinayetin perde arkasındaki güçleri bulmakta ısrar etmenin daha ciddi sebepleri oluşuyor sanki. Çok mu iyimserim!